"Uyan!"
İçimden yükselen bu çığlıkla gözlerimi açtım. Gün hala aydınlanmamıştı. Dışarıdaki sokak lambasının solgun ışığı, yatağın üzerine düşerek odanın içini aydınlatıyordu.
Duvardaki saatin sarkacının yavaş yavaş salınımı sessizliği bozan tek şeydi. Tik... Tak... Tik... Tak...
Peki ya kafamın içindeki sesler? Odanın dinginliğinin tam aksine, kafamın içinde, yüzlerini görmediğim insanların sesleri dolanıyor, susmak bilmiyorlardı: "Haydi gel, şuraya oturalım." , "Bana ilaçlarımı verebilir misin?" , "Daha sert, daha hızlı, daha güçlü!" , "Huzurluyum ve hayatımın değişmesini istemiyorum, şimdilik..." , "Ne zaman buluşuyoruz?" , "Sakın onu üzme, lütfen..." , "Bir bira daha alabilir miyim?" , "Seni çok özlemişim..." , "Zaten hep bir başkası olmaz mı hayatlarında?"
"Kalk!"
İçimdeki sesi bir daha dinledim ve kalktım yataktan. Işığı açmadım, pencerenin önüne doğru yürüdüm. Sokak bomboştu, terk edilmiş bir havası vardı. Pencereyi açtığımda taze çam kokusu doldu birden ciğerlerime. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Hava açık ve temizdi. Yıldızlar ne kadar da parlak görünüyorlardı öyle. Ama gözümün görebildiği yıldızlar aslında benden zaman ve mekan olarak çok da uzaktaydılar. Bu uzaklığın bir benzerini iç bükey bir biçimde kendi içimde, ruhumda da hissediyordum. Ruhumdan bir yıldız kadar uzaktaydım.
"Bekle!"
Saatin sarkacı aynı yavaş salımına devam etse de sanki dakikalar daha hızlı akıyordu. Dakikalar saatleri, saatler günleri, günler ayları kovalar olmuştu. Bense her gece aynı saatte uyanıp pencerenin önünde bekliyordum.
"Godot'yu bekle!"
(Görsel: belive in Evolution - Clock )
(Müzik : Pink Floyd - Time)
13 yorum:
Ne kadar da uzun oldu satırlarını okumayalı. Hoşgeldin tekradan.
Onur, harika olmus. Su gibi akti ve silkeledi bir yandan da.
K.C.S. Teşekkür ederim, gerçekten de uzun zaman oldu yazmayalı. İçimden geldiğince sık yazmaya çalışacağım. Hoşbuldum tekrar. :)
Aslısın, teşekkür ederim, beğenmene sevindim gerçekten de. Bir de ben silkelenebilsem bu durumdan.
Çok beğendim. Bekleyiş biter mi?
mehbup, teşekkür ederim beğendiğin için. Bekleyiş biter mi? Bunu gerçekten bilmiyorum. Belki biter birgün. Belki de bittiğinde, bu defa başka bir bekleyiş süreci yaşanır. Sanırım herşeyi zaman gösterecek...
Onur ! Çay içelim! ..Beklemeden, devam ederek kendine belki de çözüm .. ;)
OnlyVY, vallahi de içelim çay. Ama önce şu havalar bir ısınsın, bahar gelsin, Moda'da çayı da içelim kahveyi de... :)
Yaşasın! Onur geri geldi. Öyle ya da böyle. Geri geldi ve harika bir yazı sundu bizlere. Özlemişim yazılarını okumayı. Devamı olsun lütfen arkadaşım.
PaNDoRa, teşekkür ederim. :) Ben de çok özlemişim yazmayı, gerçekten... Aralıkları ne kadar olur bilmem ama devamı elbette olacak. Bu araları uzun tutmamaya gayret edeceğim. ;)
"Her sözcük, sessizlik ve hiçlik üzerinde gereksiz bir leke gibi..."
demiş ya bir de.. yazına benim açımdan en güzel uyan sözü bu Beckett'in.. İlla uyacak bir şey lazımsa elbette.. Sessizlik daha iyiydi ama.. evet evet:)
Karöshi, o mutlak sessizliğe erişebilsem belki herşey daha berraklaşacak zihnimde...
Ahhh... Bayıldım Onur yaaa... Özlemişim okumayı seni. Nasıl da heves ettirdin yazmayı tekrar...
Kızıl, teşekkür ederim :) Ben de yazmayı çok özledim, çok uzun zaman oldu yazmayalı...
Yorum Gönder