SAVAŞ ARİFESİ
Bir çöl... Çevrem kum tepeleriyle çevrili. Etrafı iyice süzüyorum. Benden başka kimse yok. Mutlak sessizliği arada kum tepelerini yalayarak esen hafif rüzgar bozuyor. Hava bir hayli sıcak...
Kum tepelerine bakıyorum ve kararımı veriyorum. Okçuları şuraya, atlıları buraya yerleştirmeliyim... Savunma hattını şu şekilde kurup, bu yönden taarruza geçmeliyiz...
Ben savaş stratejileri kurarken, ardımda, biraz uzağımda birinin seslendiğini duyuyorum. Geriye dönüp baktığımda üç kişinin kum tepeleri arasından ağır aksak bana doğru ilerlediğini görüyorum. Biri erkek, ikisi kadın... Adam bana seslenirken yavaş yavaş yanıma geliyorlar.
Bedevi kıyafetleri içerindeki adam yanındaki kadınları gösteriyor bana. Kadınlar bir sultanın hareminden çıkmış kadar çekici ve tahrikkar duruyorlar, gözleriyle beni şehvetli bir şekilde süzüyorlar. Adam eğer ilgilenirsem uygun bir fiyata ikisiyle de birlikte olabileceğimi anlatıyor. Kadınların bakışları çok büyüleyici, kendimden geçmeme sebep oluyorlar...
Kadınların gözlerine kilitlenmiş, adamın sesi boğuk bir şekilde zihnimde dolanırken birden kendime geliyorum. "Bu bir tuzak!" diyor içimden bir ses. Adamın yarın savaşacağım düşmanlarımdan biri olduğunu anlıyorum. Bana bu kadınları sunarken aslında amacının beni bertaraf etmek olduğunu farkediyorum. Teklifinin gerçekten çok cazip olduğunu ama ilgilenmediğimi söyleyerek bir şekilde adamı yanımdan uzaklaştırıyorum, gitmesini sağlıyorum.
ARAFTA BİR SAVAŞ
Kum tepelerinin üzerinden hızlıca süzülüp savaş meydanını havadan görüyorum. Tüm vahşetiyle bir savaş yaşanıyor aşağıda. Kılıçlar çekilmiş, birbirine vurdukça kıvılcımlar çakıyor. Oklar havada uçuşuyor. Kimisinin kolu kopmuş, kimisinin bacağı... Kimisinden acı feryatlar yükseliyor, kimisinden zafer çığlıkları... Atlılar dört dönüyor alanın içinde.
Savaş meydanının üzerinden hızlıca süzülerek karşıdaki tepenin yamacına varıp, alttan yukarıyı, tepenin ucunu görüyorum. Tepenin ucunda kendimi görüyorum. Üzerimdeki bedevi kıyafetlerini ve saçlarımı geriye doğru rüzgar uçuştururken, elimdeki asayı sallıyor, savaş meydanındaki askerlerimi komuta ediyorum. Ve o an anlıyorum; bu yaşanan savaş bir din savaşı ve ben de bir peygamber...
Kızıl birgün doğuyor. Havada kan kokusu var...
(Müzik : Led Zeppelin - Kashmir)