4 Ocak 2011 Salı

ODYA MİTLERİ




…Ve bulutlar arasından yeryüzüne indi Odya,
Bir su damlası gibi berrak ve serin yüreği,
Onu taşıyan billurdan bedeniyle,
İnsan suretine büründü,
Işığıyla aydınlatacak ruh bulmak üzere…

*** *** ***

Çiçeklerle bezenmiş yolda, ayakları yere basmadan geliyordu Odya,
Kokular ve tılsımlarla
Cennet varsa eğer, onun geldiği yerdi
Ve onun yüzüne bakabilmek tüm tatlara eşdeğerdi…

*** *** ***

Karanlık gecede parladı Odya’nın yüzü, gölün yüzeyindeki nergis çiçekleri kokusunun ardına gizlenmiş olan sahibesini görünce… “Sahibem?” diye fısıldadı Odya…

Derinden bir soluk duyuldu önce, rüzgarın esintisi sonra, inceden hafif bir yağmur başladı usul usul gölün üstüne.

Odya’nın yüzüne düşen damlalar kristal halini aldılar ve döküldüler oradan Odya’nın ellerine… Sonra eğildi Odya, bir nergis çiçeğini aldı ve ellerindeki kristalleri içine koyarak hafifçe sürdü gölün üzerinde ileriye, sahibesine doğru.

Kız eğilip aldı sudakini ve “Ben sahiben değil, ustanım senin” dedi, “kalbinin aynasıyım senin…”

“Peki öyleyse” dedi Odya, “Ustamsanız benim, hangi konuda eğitim alacağım sizden? Eğer ki kalbimin aynası iseniz, bu kadar güzel midir kalbim, sizin gibi?”

“Ben senin kalbin kadar saf ve güzel değilim” dedi kız… “Herhangi bir eğitim de almayacaksın benden, sadece fazlalıkları atıp heykeli ortaya çıkarıyorum ben.”

Odya sevinçle “O zaman siz bir sanatçı olmalısınız, benim gibi!” dedi. Odya şimdi nergis çiçeklerine basarak gölün yüzeyinde yürümeye başladı, kıza doğru ilerliyordu, ellerini açmıştı, bedeni ıslaktı ve rüzgar uzun dalgalı saçlarını uçuşturuyordu geriye doğru…

Odya tuttu kızın kar beyazı ellerinden, teni ipek gibiydi… Birkaç nergisi birleştirdi ve yanına çekti kızı… Ustasının yüzü Odya’nın ışığından parladı gecenin kör karanlığında… Şimdi gölün üzerinde, yağmurun altında iki parlak siluet duruyordu… Odya hafifçe uzandı ve kızın dudaklarına dudaklarını yaklaştırdı...

Nefeslerinin sıcaklığını hissedebiliyorlardı… Kalplerinin atışlarını da… Kız gözlerini kapamıştı, Odya ise yüreğinin yansımasına bakar gibiydi… Ve o anda, o iki kalp atışının arasındaki zamanda olan olmuştu, Odya ustasının dudaklarına dudaklarını dokundurmuş, kızı öpmüştü! Ve işte o anda zaman duruvermişti, yağmur yağmıyordu, damlalar havada asılı kalmıştı, rüzgarın sesi yaprakların üzerinde duruyordu…

Ve karanlık gece…

Gölün üzerindeki aşıklardan öyle parlak bir ışık saçılmıştı ki geceye, her yer güneşin aydınlattığından daha parlak olmuştu ve havadaki yağmur damlaları parıldıyor, bir gökkuşağı onları sarıyordu…

*** *** ***

…Ve ağladı Bulutların Kızı,
Gözünden dökülen bir damla yaş süzülmeye başladı gökyüzünde
Ve içinde Odya…
Ve bulutlar arasından yeryüzüne indi Odya,
Uyandı ikinci uykusuna…

*** *** ***

…Ve güneş doğdu bütün ihtişamıyla
Odya onu karşılamak için yükseldi ve çıktı bulutlar arasına
Ve orada rastladı Bulutların Kızı’na, onu yaratana
Ve ağladı Odya
Gözünden süzülen bir damla yaş karıştı bulutlara
Oradan da düştü toprağa
Ve içinde Odya
Uyandı üçüncü uykusuna…


*** *** ***

(Müzik: Onur - 14)
(Resim: Vladimir Kush - Haven)

2 yorum:

Kızıl dedi ki...

Dinlemeye geldim ve dinlenmeye... Kaçıncıysa bu dinleyiş sayamadım da... :)

Onur Diribaş dedi ki...

İstediğin zaman dinlemeye ve dinlenmeye gelebilirsin. Beğenmene sevindim, çok teşekkür ederim... :)