Sıkıcı ve de bıkkın bir pazar gününde, elimde televizyon kumandası, şuursuz bir şekilde "zapping" yaparken gördüm bu son dakika haberini. Haydarpaşa Tren Garı yanıyordu.
Çatısından yükselen kasvetli dumanın arasından, şımarık orman perileri gibi dans eden alevler görünüyordu. İnanamamıştım buna, belki de inanmak istememiştim. Gözümde yaşlarla ve kızgınlıkla ve de elimden hiçbir şey gelmeden izleyebilmiştim sadece bu olup bitenleri. Tüm diğer insanlar gibi...
Aklım hemen halihazırdaki komplo teorilerini doğrularken, yüreğim tüm bunları yalanlıyordu adeta. Ama şu saatten sonra neyin nasıl olduğunu sorgulamak biraz anlamsız olacak sanırım. Bence asıl sorulması gereken soru "Bundan sonra ne olacak?" olmalı.
Yabancı ülkelerde de zaman zaman tarihi binalar, eserler yanıyor, zarar görüyor ya da doğal afetler sonucu çeşitli hasarlar alıyorlar. Fakat akabinde hızlı bir restorasyon süreci yaşayıp, tekrar eski ihtişamlı hallerine kavuşuyorlar. Sanırım devletimizden böylesine bir duyarlılık beklemek lüks olacaktır.
Belki tüm bu yaşananları izlerken elimizden bir şey gelmemiş olabilir ama şimdi bize düşen görev, sivil toplum kuruluşlarına olabildiğimizce destek olmak ve medyanın bu talihsiz olayı gündemde tutmasını sağlamak. Eğer ki sivil toplum kuruluşları ve de medya bu işin üzerine gitmez, takipçisi olmazlarsa, geri dönüşü olmayan bir tahribat ve utançla karşı karşıya kalacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder